Ötüken ve İktidarın Kökleri: Devlet, Güç ve Toplumsal Düzen Üzerine Bir İnceleme Bir siyaset bilimci olarak, güç ilişkilerinin mekânla nasıl iç içe geçtiği sorusu, her dönemin temel tartışmalarından biridir. İktidar, yalnızca bir yönetim biçimi değil; aynı zamanda bir mekânın, bir toprağın ve bir kültürün ruhunu şekillendiren ideolojik bir sistemdir. Ötüken, Türk siyasi tarihinin en güçlü simgelerinden biri olarak, bu ilişkinin ete kemiğe büründüğü yerdir. Peki, Ötüken sadece bir başkent midir, yoksa iktidarın ve toplumsal düzenin metafizik temsili mi? Ötüken’in Siyasi Hafızası: Hangi Devletlere Başkentlik Yaptı? Tarih sahnesine baktığımızda, Ötüken coğrafyası — bugünkü Moğolistan sınırları içinde Orhun Irmağı civarında yer alan…
Yorum BırakYazar: admin
Çekirdek Yükü Neye Eşittir? Toplumsal Yapılar ve Cinsiyet Rollerinin Etkileşimi Sosyolog olarak, toplumsal yapıları anlamak her zaman büyük bir ilgi kaynağı olmuştur. İnsanların günlük yaşamlarındaki etkileşimleri, yalnızca bireysel tercihlerin değil, aynı zamanda daha geniş yapısal faktörlerin de etkisiyle şekillenir. Çekirdek yükü kavramı, hem bireysel sorumlulukları hem de toplumsal normları içine alan bir konsept olarak karşımıza çıkar. Bu yazıda, çekirdek yükü kavramını, toplumsal yapılar, cinsiyet rolleri ve kültürel pratikler bağlamında inceleyecek ve erkeklerin yapılandırılmış işlevlere, kadınların ise ilişkisel bağlara nasıl odaklandığını açıklayacağız. Çekirdek Yükü: Kavramın Temel Anlamı ve Toplumsal Boyutu Çekirdek yükü, bireylerin üzerlerine düşen temel sorumluluklar ve yükler anlamına gelir.…
Yorum BırakZeka Geriliği Kimden Geçer? Psikolojik Bir Mercekten İnceleme Giriş: İnsan Davranışlarını Çözümlemeye Çalışan Bir Psikoloğun Meraklı Girişi İnsan davranışları, karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahiptir. Kişilerin zeka seviyeleri, duygusal tepkileri ve sosyal etkileşimleri, yalnızca genetik faktörlere değil, çevresel etmenlere de bağlıdır. Bir psikolog olarak, bu etkileşimleri anlamaya çalışırken, “Zeka geriliği kimden geçer?” sorusunu sıkça duyuyorum. Bu soru, genetik mirasın, aile yapısının ve çevresel faktörlerin zeka gelişimi üzerindeki etkilerini tartışmaya açan bir kapıdır. Peki, zeka geriliği gerçekten sadece genetik bir miras mı, yoksa çevresel etmenler de önemli bir rol oynar mı? Bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektifinden bu soruyu ele…
Yorum BırakKanser Oluşumu Ne Kadar Sürer? Zamanın, Kültürün ve Yaşam Tarzının İç İçe Geçtiği Bir Gerçek Bazı sorular vardır ki, cevabı rakamlarda değil, hikâyelerde gizlidir. “Kanser oluşumu ne kadar sürer?” sorusu da bunlardan biridir. Çünkü bu yalnızca biyolojik bir süreç değil; genetik mirasın, çevresel koşulların, kültürel alışkanlıkların ve toplumsal dinamiklerin ortak ürünüdür. Bu yazıda, konuyu tek boyutlu bir tıbbi açıklamayla değil, farklı coğrafyaların, farklı düşünme biçimlerinin ve insan hikâyelerinin içinden geçerek ele alacağız. Bilimsel Gerçek: Kanser Yavaş ve Sessiz Bir Süreçtir Kanser, düşündüğünüzden çok daha uzun sürede oluşur. Hücrelerin kontrolden çıkması, genetik mutasyonların birikmesi ve bu hataların onarılamaz hâle gelmesi genellikle…
Yorum BırakMercek Takılan Göz Neden Bulanık Görür? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Bir Bakış Bir eğitimci olarak her zaman şunu düşünürüm: Öğrenme, tıpkı görme gibi bir yeniden odaklanma sürecidir. İnsan yeni bir kavramı ilk kez öğrendiğinde, tıpkı yeni takılmış bir mercekten bakan göz gibi, dünyayı biraz bulanık görür. Zihin alıştıkça, bilgiler anlam kazandıkça, görüntü yavaş yavaş netleşir. Gözün bulanıklığı geçici olduğu gibi, öğrenmenin ilk karmaşası da geçicidir. Mercek takılan gözün neden bulanık gördüğü sorusu, hem biyolojik hem de pedagojik açıdan incelendiğinde, derin bir dönüşüm sürecini anlatır. Göz ve Öğrenme Arasındaki Benzerlik: Odaklanmayı Öğrenmek Gözün görme süreci, mercek (lens), kornea ve retinanın uyumlu çalışmasıyla…
Yorum BırakBir Psikoloğun Merakı: Kuluçkaya Yatan Tavuk ve İnsan Zihninin Paralelliği Bir psikolog olarak, insan davranışlarını incelerken sıkça doğanın düzenine bakarım. Çünkü doğadaki her davranış, insan psikolojisinin bir yansımasını taşır. Bu yüzden “Kuluçkaya yatan tavuk yumurta yapar mı?” sorusu sadece biyolojik bir merak değildir; aynı zamanda insan zihninin üretkenlik, odaklanma ve duygusal bağlılık süreçlerine dair derin bir metafordur. Bir tavuk, kuluçkaya yattığında yeni yumurtalar yapmayı bırakır. Çünkü artık enerjisini yeni üretimlere değil, mevcut potansiyellerini büyütmeye ayırmıştır. Tıpkı insanların, içsel bir dönüşüm sürecine girdiklerinde dış dünyaya üretim yapmayı durdurmaları gibi. Bilişsel Psikoloji Perspektifinden: Odaklanmanın Gücü Kuluçkaya yatan tavuk, içgüdüsel olarak bilişsel bir…
Yorum BırakKeşanlı Ali Destanı Epik Tiyatro Türü Müdür? Bir Tarihçinin Gözünden Toplumsal Bir Analiz Tarih, yalnızca geçmişin tozlu sayfalarından ibaret değildir; o sayfaların arasından bugüne uzanan bir aynadır. Bu aynada, toplumların geçirdiği dönüşümleri, umutlarını, öfkelerini ve hayal kırıklıklarını görmek mümkündür. Türk tiyatrosunun önemli yapı taşlarından biri olan Keşanlı Ali Destanı, bu aynayı bize en canlı şekilde tutan eserlerden biridir. Peki bu destansı eser, epik tiyatro türüne mi aittir? Gelin, tarihsel süreçler, toplumsal kırılmalar ve edebi dönüşümler üzerinden bu soruya birlikte bakalım. Epik Tiyatro: Brecht’in Düşünsel Devrimi 20. yüzyılın ilk yarısında sahne sanatları kökten bir değişim geçiriyordu. Bertolt Brecht’in öncülüğünü yaptığı epik…
Yorum BırakGreyfurtun Yasak Meyvesi: Kültür, Kimlik ve Sağlık Arasında Bir Antropolojik Yolculuk Kültürlerin çeşitliliğini merak eden bir antropolog olarak, bazen bir meyvenin bile bir toplumun değerlerini, inançlarını ve sağlık anlayışını nasıl yansıttığını görmek beni büyülüyor. Greyfurt — modern dünyanın “sağlık sembolü” haline gelen bu turunçgil — yalnızca bir vitamin kaynağı değildir. O, aynı zamanda toplumsal anlamların, tıbbi ritüellerin ve kimlik inşasının parçası olan bir kültürel objedir. Ancak her sembol gibi greyfurtun da bir “gölgesi” vardır: bazı insanlar için şifa değil, tehlike anlamına gelir. Peki, hangi hastalar greyfurt yiyemez ve bu yasak, kültürel olarak ne anlama gelir? Bir Meyveden Fazlası: Greyfurtun Kültürel…
Yorum BırakKamburluk Kendiliğinden Geçer Mi? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış Kamburluk, fizyolojik bir sorun olmanın ötesinde, modern yaşamın toplumsal ve kültürel etkileriyle şekillenen bir durumdur. Toplum olarak, fiziksel sağlıkla ilgili sorunları genellikle bireysel bir mesele olarak görmek eğilimindeyiz. Ancak, kamburluk gibi duruş bozuklukları, aslında toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi dinamiklerden derinden etkilenir. Bu yazıda, kamburluğun kendiliğinden geçip geçmeyeceğini, toplumsal cinsiyet rollerinin ve toplumsal beklentilerin nasıl şekillendirdiğini, kadınların empatik ve erkeklerin analitik yaklaşımlarını nasıl etkilediğini inceleyeceğiz. Kamburluk ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri Kamburluk, modern yaşam tarzının bir yansıması olarak, kadınlar ve erkekler arasında farklı şekillerde ortaya çıkabilir.…
Yorum Bırak“Güle Oynaya” Nasıl Yazılır? Ekonomik Bir Bakışla Dilin, Seçimlerin ve Refahın Hikâyesi Bir ekonomist olarak her gün insan davranışlarını, tercihlerimizi ve bunların toplumsal sonuçlarını incelerim. Ekonomi sadece paradan ibaret değildir; aynı zamanda insanların mutluluk, tatmin ve anlam arayışlarının da bilimidir. “Güle oynaya” ifadesi, kulağa sadece duygusal bir deyim gibi gelebilir. Ancak bu ifade, aslında ekonomik davranışın özünü yansıtan bir kavramı ima eder: insanların kararlarını sadece rasyonel değil, duygusal ve psikolojik dinamiklerle şekillendirmesi. Bu yazıda “Güle oynaya nasıl yazılır?” sorusunu dilbilgisel olarak yanıtlamakla kalmayıp, kelimenin arkasındaki ekonomik anlam katmanlarını da inceleyeceğiz. “Güle Oynaya” Nasıl Yazılır? Dilbilgisel olarak “güle oynaya” ifadesi ayrı…
Yorum Bırak